|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
ne erkek ne de dişi olan hayvan |
neuter i.
|
|
2 |
Genel |
sıcaklık bakımından ne çok sıcak ne de çok soğuk olan, havanın değişken olduğu iklim kuşağı |
temperate i.
|
|
3 |
Genel |
ne fiziksel ne de zihinsel olma |
neutralness i.
|
|
4 |
Genel |
cinsiyeti ne erkek ne de kadın olan kimse |
hijrah [south asia/india] i.
|
|
5 |
Genel |
ne evet ne de hayır demek |
equivocate f.
|
|
6 |
Genel |
ne olumlu ne de olumsuz (cevap vb) |
noncommittal s.
|
|
7 |
Genel |
ne müspet ne de menfi |
neutral s.
|
|
8 |
Genel |
ne olumlu ne de olumsuz (cevap vb) |
agnostic s.
|
|
9 |
Genel |
ne olumlu ne de olumsuz (cevap vb) |
agnostical s.
|
|
10 |
Genel |
ne fiziksel ne de zihinsel nitelikte olan |
neutral s.
|
|
11 |
Genel |
ne ilerleyen ne de gerileyen |
neutral s.
|
|
12 |
Genel |
lorenzo de' medici'nin floransa'da kurduğu laurentian kütüphanesi'ne ait |
medicean s.
|
|
13 |
Genel |
ne yüksek ne de düşük rütbeli |
midlevel s.
|
|
14 |
Genel |
her ne zaman de |
anytime zf.
|
|
15 |
Genel |
ne de olsa |
after all zf.
|
|
16 |
Genel |
ne fiziksel ne de zihinsel bir şekilde |
neutrally zf.
|
|
17 |
Genel |
her ne kadar ... ise de |
much as bağ.
|
|
18 |
Genel |
ne de |
nor bağ.
|
|
19 |
Genel |
ne ... ne de ... |
neither... nor... bağ.
|
|
|
20 |
Genel |
ne ne de |
neither nor bağ.
|
|
Phrases |
|
21 |
İfadeler |
burada (işbu belgede) belirtilen kalemlere ilişkin ne sarahaten (açıkça) ne de ima yoluyla hiçbir garanti veya teminatı kabul etmez |
hereby expressly disclaims any warranty or guarantee whether express or implied with regard to items described herein expr.
|
|
22 |
İfadeler |
bunu ne onaylayabilirim ne de reddederim |
I can neither confirm nor deny that... expr.
|
|
23 |
İfadeler |
her ne kadar ise de |
although nevertheless expr.
|
|
Proverb |
|
24 |
Atasözü |
evlilikte de ne ekersen onu biçersin |
a good husband makes a good wife
|
|
25 |
Atasözü |
evlilikte de ne ekersen onu biçersin |
a good Jack makes a good jill
|
|
26 |
Atasözü |
ne doğu ne de batı evdir en rahatı |
east or west, home is best
|
|
27 |
Atasözü |
ne doğu ne de batı evdir en rahatı |
east, west, home's best
|
|
28 |
Atasözü |
ne borç alan ol ne de borç veren |
neither a borrower nor a lender be
|
|
29 |
Atasözü |
ne doğu ne de batı evdir en rahatı |
east or west, home's best
|
|
Colloquial |
|
30 |
Konuşma Dili |
ne ihtiyaç ne de lüks olarak görülen ürünlerin vergisi |
sin tax i.
|
|
31 |
Konuşma Dili |
buna kader de yazgı de ne istersen de |
call it fate call it destiny whatever expr.
|
|
32 |
Konuşma Dili |
iyi de bana ne |
so it's none of my business expr.
|
|
33 |
Konuşma Dili |
iyi de bana ne |
well I don't care expr.
|
|
34 |
Konuşma Dili |
ne dersen de |
out with it expr.
|
|
35 |
Konuşma Dili |
ne ilk ne de son |
neither the first nor the last expr.
|
|
36 |
Konuşma Dili |
ne sen ne de ben |
neither you nor me expr.
|
|
37 |
Konuşma Dili |
… olursa ben de ne olayım |
I’ll eat my hat! expr.
|
|
38 |
Konuşma Dili |
ne kadar uğraştığımı bir ben bilirim bir de allah |
god knows (that) I've tried expr.
|
|
39 |
Konuşma Dili |
ne o ne de o |
neither one thing nor the other expr.
|
|
|
40 |
Konuşma Dili |
ne iyi ettin de geldin |
(I'm) (so) glad you could come expr.
|
|
41 |
Konuşma Dili |
ne iyi ettin de geldin |
(I'm) glad you could come expr.
|
|
42 |
Konuşma Dili |
ne iyi ettin de uğradın |
(I'm) (so) glad you could drop by expr.
|
|
43 |
Konuşma Dili |
ne iyi ettiniz de uğradınız/geldiniz |
(I'm) (so) glad you could stop by expr.
|
|
44 |
Konuşma Dili |
ne iyi ettiniz de uğradınız/geldiniz |
(we're) (so) glad you could stop by expr.
|
|
45 |
Konuşma Dili |
bu (bir şey) değil de ne? |
if that's not (something), (then) I don't know what is expr.
|
|
46 |
Konuşma Dili |
ne kadar uğraştığımı bir ben bir de tanrı bilir |
lord knows (that) I've tried expr.
|
|
47 |
Konuşma Dili |
ne kadar uğraştığımı bir ben bilirim bir de tanrı |
lord knows (that) I've tried expr.
|
|
48 |
Konuşma Dili |
değil de ne? |
or what? expr.
|
|
49 |
Konuşma Dili |
ne yapsam hata oluyor (oldu olacak nefes de almayalım bari) |
pardon me for doing something expr.
|
|
50 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) hakkında ne dersen de/ne düşünürsen düşün |
say what you like (about someone or something) expr.
|
|
51 |
Konuşma Dili |
bilsen/bileceksin de ne olacak? |
what's to know? expr.
|
|
52 |
Konuşma Dili |
ne yapsam hata oluyor (oldu olacak nefes de almayalım bari) |
(well,) pardon me for breathing! exclam.
|
|
53 |
Konuşma Dili |
ne yapsam hata oluyor (oldu olacak nefes de almayalım bari)! |
(well,) pardon me for living! exclam.
|
|
Idioms |
|
54 |
Deyim |
ne bilmek ne de bilmek istemek |
know nothing and care less (about someone or something) f.
|
|
55 |
Deyim |
ne bilmek ne de bilmek istemek |
know little (or nothing) and care less f.
|
|
56 |
Deyim |
ne yardan ne de serden geçmek |
have one's cake and eat it too f.
|
|
57 |
Deyim |
ne yardan ne de serden geçmek |
eat one's cake and have it too f.
|
|
58 |
Deyim |
ne yardan geçmek ne de serden geçmek |
have one's cake and eat it too f.
|
|
59 |
Deyim |
… olursa ben de ne olayım |
eat (one's) hat f.
|
|
60 |
Deyim |
ne o ne de o olmak |
be neither one thing nor the other f.
|
|
61 |
Deyim |
ne yardan ne de serden geçmek |
have cake and eat it too f.
|
|
62 |
Deyim |
ne bilmek ne de bilmek istemek |
know little (or nothing) and care less f.
|
|
63 |
Deyim |
ne öyle, ne de böyle |
neither fish nor flesh s.
|
|
64 |
Deyim |
ne öyle, ne de böyle |
neither head nor tail s.
|
|
65 |
Deyim |
ne de olsa o da insan |
the best of men are but men at best expr.
|
|
66 |
Deyim |
her ne kadar kabul etmek istemesem de |
to (one's) cost expr.
|
|
67 |
Deyim |
insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur |
the child is father to the man expr.
|
|
68 |
Deyim |
ne yapsam hata oluyor (oldu olacak nefes de almayalım bari) |
pardon me for breathing expr.
|
|
69 |
Deyim |
ne yardan geçmek ne de serden |
have one's cake and eat it too expr.
|
|
70 |
Deyim |
ne gören var ne de duyan var |
neither hide nor hair expr.
|
|
71 |
Deyim |
ne gören var ne de duyan |
hide nor hair expr.
|
|
72 |
Deyim |
ne dersen de |
any way you cut it expr.
|
|
73 |
Deyim |
ne dersen de |
no matter how you slice it expr.
|
|
74 |
Deyim |
ne gören var ne de duyan |
hide or hair expr.
|
|
75 |
Deyim |
ne dersen de |
any way you slice it expr.
|
|
76 |
Deyim |
ta kendisi (bir de ne göreyim/tam karşımda/gelmiş) |
as large as life expr.
|
|
77 |
Deyim |
ta kendisi (bir de ne göreyim/tam karşımda/gelmiş) |
as big as life expr.
|
|
78 |
Deyim |
ben de ne yapman gerektiğini bilmiyorum |
take two and hit to right expr.
|
|
79 |
Deyim |
birini ne gören var ne de duyan var |
neither hide nor hair of someone expr.
|
|
|
80 |
Deyim |
(bir şey) değil de ne |
nothing if not (something) expr.
|
|
81 |
Deyim |
söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır |
promises are like pie crust: easily made, easily broken expr.
|
|
82 |
Deyim |
söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır |
promises are like pie crusts: easily made, easily broken expr.
|
|
83 |
Deyim |
söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır |
promises are like pie crusts: easily broken expr.
|
|
84 |
Deyim |
söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır |
promises are like pie crust: easily broken expr.
|
|
85 |
Deyim |
söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır |
promises are like pie crusts: they are made to be broken expr.
|
|
86 |
Deyim |
söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır |
promises are like pie crust: they are made to be broken expr.
|
|
87 |
Deyim |
söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır |
promises are like pie crusts: made to be broken expr.
|
|
88 |
Deyim |
söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır |
promises are like pie crust: made to be broken expr.
|
|
89 |
Deyim |
ne dersen de |
whatever way you slice it expr.
|
|
Speaking |
|
90 |
Konuşma |
burası ne yeri ne de zamanı |
this is not the time or the place i.
|
|
91 |
Konuşma |
artık ne bildiğimi ben de bilmiyorum |
I don't know what I know anymore expr.
|
|
92 |
Konuşma |
bilsen/bileceksin de ne olacak? |
what's there to know? expr.
|
|
93 |
Konuşma |
bir şeye ne kadar sıkı sarılmaya çalışırsan çalış yine de kaybediyorsun |
no matter how hard you grab onto something you still lose it expr.
|
|
94 |
Konuşma |
bu acele de ne? |
what's the rush? expr.
|
|
95 |
Konuşma |
gerçekten de ne iş yaptığını bana söylemeyecek misin? |
are you really not going to tell me what you do? expr.
|
|
96 |
Konuşma |
hem de ne biçim |
and how expr.
|
|
97 |
Konuşma |
her ne kadar istesem de |
as much as i would like to expr.
|
|
98 |
Konuşma |
ingiltere'de ne kadar kalacaksınız? |
how long will you stay in england? expr.
|
|
99 |
Konuşma |
ne dersen de ama |
say what you will expr.
|
|
100 |
Konuşma |
ne kadar zeki olduğumuzu düşünsek de |
no matter how clever we think we are expr.
|
|
101 |
Konuşma |
o ses de ne? |
what's that noise? expr.
|
|
102 |
Konuşma |
ne de olsa |
at some point expr.
|
|
103 |
Konuşma |
ne iyi ettin de geldin |
I am so glad that you came expr.
|
|
104 |
Konuşma |
ne kadar uğraştığımı bir ben bilirim bir de tanrı |
lord knows I've tried expr.
|
|
105 |
Konuşma |
ne kadar uğraştığımı bir ben bir de tanrı bilir |
lord knows I've tried expr.
|
|
106 |
Konuşma |
ne dersen de |
whatever you say expr.
|
|
107 |
Konuşma |
ne dersen de |
no matter you say expr.
|
|
108 |
Konuşma |
ne iyi ettin de geldin |
how nice of you to come expr.
|
|
109 |
Konuşma |
ne senle ne de sensiz |
with or without you expr.
|
|
110 |
Konuşma |
ne dersen de |
no matter what you say expr.
|
|
111 |
Konuşma |
ne gören var ne de duyan var |
hide nor hair expr.
|
|
112 |
Konuşma |
sen ne ilk ne de son kurbansın |
you're neither the first nor the last victim expr.
|
|
113 |
Konuşma |
sen de olmasan biz ne yapardık? |
what would we have done without you? expr.
|
|
114 |
Konuşma |
yapabileceğin ne de çok şey var |
there's so much you can do expr.
|
|
115 |
Konuşma |
yapabileceğin ne de çok şey var |
what a lot of things there are that you can do expr.
|
|
Law |
|
116 |
Hukuk |
ne suçu işlediğini kabul etme ne de işlemediğini iddia etme |
non vult i.
|
|
117 |
Hukuk |
ne suçu işlediğini kabul etme ne de işlemediğini iddia etme |
nolo contendere i.
|
|
118 |
Hukuk |
ne teyit eden ne de reddeden cevap |
glomar response i.
|
|
Politics |
|
119 |
Siyasal |
ne sol ne de sağ bir partiyi destekleme |
ninisme i.
|
|
120 |
Siyasal |
ne sol ne de sağ bir partiyi destekleme |
middle-of-the-road i.
|
|
Technical |
|
121 |
Teknik |
ne yüzen ne de batan cisimcik |
suspended particle i.
|
|
Computer |
|
122 |
Bilgisayar |
ne o ne de öteki işlemi |
neither-nor operation i.
|
|
Marine |
|
123 |
Denizcilik |
suyla aynı ağırlıkta olup ne batar ne de yüzer durumda olma |
neutral buoyancy i.
|
|
Medical |
|
124 |
Medikal |
hastanın ne konuşması ne de hareket etmesi durumu |
akinetic mutism i.
|
|
Psychology |
|
125 |
Psikoloji |
çift cinsiyetli/cinsiyet kimliklerini ne kadın ne de erkek olarak tanımlayan kimseleri çekici bulan kimse |
androgynesexual i.
|
|
126 |
Psikoloji |
çift cinsiyetli/cinsiyet kimliklerini ne kadın ne de erkek olarak tanımlayan kimselere karşı cinsel çekim hisseden kimse |
androgynesexual i.
|
|
Food Engineering |
|
127 |
Gıda |
ne süt ne de et olan |
neutral s.
|
|
Logic |
|
128 |
Mantık |
ifadenin belirli semantik sistemlere göre ne doğru ne de yanlış olması durumu |
truth-value gap i.
|
|
129 |
Mantık |
ne geçişli ne de geçişsiz (ilişki) |
nontransitive s.
|
|
Statistics |
|
130 |
İstatistik |
ne çok basık ne de az basık olan |
mesokurtic s.
|
|
Chemistry |
|
131 |
Kimya |
atomun bağlanmasına ne yardımcı, ne de engel olan |
nonbonding s.
|
|
Biology |
|
132 |
Biyoloji |
transseksüel ve interseks bireyler gibi, ne erkek ne de kadın olarak kabul edilen kimse |
third gender i.
|
|
133 |
Biyoloji |
ne erkek ne de kadın olan |
nonbinary s.
|
|
Marine Biology |
|
134 |
Deniz Biyolojisi |
abd’nin büyük göller bölgesi’ne ve kanada'ya özgü olup başka yerlerde de yaygın bir tatlı su av balığı |
mackinaw trout (salvelinus namaycush) i.
|
|
135 |
Deniz Biyolojisi |
abd’nin büyük göller bölgesi’ne ve kanada'ya özgü olup başka yerlerde de yaygın bir tatlı su av balığı |
salvelinus namaycush i.
|
|
136 |
Deniz Biyolojisi |
abd’nin büyük göller bölgesi’ne ve kanada'ya özgü olup başka yerlerde de yaygın bir tatlı su av balığı |
salmon trout (salvelinus namaycush) i.
|
|
137 |
Deniz Biyolojisi |
abd'de ozark bölgesi'ne özgü sucul bir semender |
hellbender (cryptobranchus bishopi) i.
|
|
Social Sciences |
|
138 |
Sosyal Bilimler |
ne erkek ne de kadın cinsiyet rolünü üstlenmiş kimse |
hijra [india] i.
|
|
139 |
Sosyal Bilimler |
cinsiyet kimliklerini ne kadın ne de erkek olarak tanımlayan kimse |
genderqueer s.
|
|
Linguistics |
|
140 |
Dilbilim |
a sesinde olduğu gibi dil ağız boşluğunun ortasında, ne yüksek ne de alçakken, çıkartılan (ses) |
neutral s.
|
|
History |
|
141 |
Tarih |
antik sparta'da ne köle ne de özgür yurttaş olan serf sınıfı |
helotry i.
|
|
142 |
Tarih |
antik sparta'da ne köle ne de özgür yurttaş olan serf sınıfı |
helotage i.
|
|
143 |
Tarih |
antik sparta'da ne köle ne de özgür yurttaş olan serf sınıfı |
helotism i.
|
|
144 |
Tarih |
1944'de normandiya'ya çıkarma yapan müttefik kuvvetleri'ne yakıt ikmali yapmak için manş tüneli'ne döşenen boruların kod adı |
pluto i.
|
|
Religious |
|
145 |
Dini |
1618'de kurulup fransız ihtilali'ne kadar faaliyetlerinin sürdüren st. maur'un dini topluluğuna üye kimse |
maurist i.
|
|
Philosophy |
|
146 |
Felsefe |
akıl ve bedenin, ne zihinsel ne de fiziksel olarak sınıflandırılamayan, aynı esaslara ait yapılar olduğu ortaya koyan bir felsefi doktrin |
neutral monism i.
|
|
Geography |
|
147 |
Coğrafya |
illinois'de doğup mississipi nehri'ne dökülen bir nehir |
kaskaskia i.
|
|
148 |
Coğrafya |
illinois'de doğup mississipi nehri'ne dökülen bir nehir |
kaskaskia river i.
|
|
149 |
Coğrafya |
güneydoğu isviçre'de yer alan, stockholm'den geçen bir kanal ile baltık denizi'ne bağlanan bir göl |
malar i.
|
|
150 |
Coğrafya |
güneydoğu isviçre'de yer alan, stockholm'den geçen bir kanal ile baltık denizi'ne bağlanan bir göl |
mälaren i.
|
|
151 |
Coğrafya |
güneybatı new jersey'de yer alan ve delaware körfezi'ne dökülen bir nehir |
maurice i.
|
|
152 |
Coğrafya |
güneydoğu-orta missouri'de doğup kuzeydoğuya akarak mississippi nehri'ne dökülen bir nehir |
meramec river i.
|
|
153 |
Coğrafya |
kuzeybatı ingiltere'de doğup irlanda denizi'ne dökülen bir nehir |
mersey i.
|
|
154 |
Coğrafya |
güneybatı montana'da doğup doğu missouri'de mississippi nehri'ne katılan bir nehir |
missouri i.
|
|
155 |
Coğrafya |
alpler'de doğup kuzey denizi'ne dökülen bir nehir |
rhein i.
|
|
156 |
Coğrafya |
abd'de büyük tuz gölü'ne akan bir nehir |
bear i.
|
|
Military |
|
157 |
Askeri |
üzerinde ne ileri ne de geri yol olan kontrolsüz durumdaki gemi |
dead in the water i.
|
|
Sport |
|
158 |
Spor |
buz hokeyinde ne hücum ne de savunma bölgesi olan, iki mavi çizginin arasında yer alan bölge |
neutral zone i.
|
|
159 |
Spor |
(kar kayağında) ne sağ ne de sol ayak önde olmadan kaymak |
plowing i.
|
|
Basketball |
|
160 |
Basketbol |
şut atıldığında topun ne çembere ne de potaya değmesi |
airball i.
|
|
Archaic |
|
161 |
Eski Kullanım |
asya ya da avrupalı olup ne hint-avrupa ne de semitik kökenli olan |
allophylian s.
|
|
162 |
Eski Kullanım |
asya ya da avrupalı olup ne hint-avrupa ne de semitik kökenli bir dili konuşan |
allophylian s.
|
|
Slang |
|
163 |
Argo |
daha ne istiyorsun?, üstüne bir de kurdele mi/madalya mı bekliyorsun? |
egg in (one's) beer expr.
|
|
164 |
Argo |
daha ne istiyorsun?, üstüne bir de kurdele mi/madalya mı bekliyorsun? |
egg in your beer expr.
|
|